{Kırklar Dizisi 40 HİKMET,DERS,HADİS,BAHİS,KAVRAM,KAVRAM 6 KİTAP TAKIM , KOLEKTİF İkinci El Kitap #2962309000204|Nurcular hakkında büyük oyun nasıl bozuldu Ramazan BALCI|Ahmed Ziyaüddîn-I Gümüşhanevi Hz Gümüşhane Belediyesi}

Contents

{Kırklar Dizisi 40 HİKMET,DERS,HADİS,BAHİS,KAVRAM,KAVRAM 6 KİTAP TAKIM , KOLEKTİF İkinci El Kitap #2962309000204|Nurcular hakkında büyük oyun nasıl bozuldu Ramazan BALCI|Ahmed Ziyaüddîn-I Gümüşhanevi Hz Gümüşhane Belediyesi}

{Çünkü her ispatın ispatı olsa ispat işlemi sonsuza kadar sürüp gider. O zaman da her şey meçhule bürünür; halbuki meçhulün bilgisi yoktur (Felsefî Risâleler, s. 10-11). Kindî, Mu‘tezile kelâmcılarının tartıştığı bazı problemleri benimseyerek o konularda eserler kaleme almıştır. Meselâ Risâle fi’l-felsefeti’l-ûlâ adlı eseri başta olmak üzere diğer felsefî risâlelerinde âlemin ezelîliğini savunan dehrîlere (ateistler) karşı onun yaratılmış olduğunu mantıkî ve matematik delillerle temellendirmeye çalışır. Madde, hareket ve zaman arasındaki ilişkiler ağı kaçınılmaz olarak mekân (uzay) kavramını beraberinde getirir. Kindî, mekânın varlığını kabul etmeyenlerle onu cisimle özdeş sayan Eflâtun’u eleştirir ve bu konuda Aristo’dan yana tavır koyarak onun, “Mekân vardır ve apaçıktır” yargısına katıldığını söyler.|Bir nüshası Manisa İl Halk Kütüphanesi’nde kayıtlı (nr. 1705) bir yazmanın 110b-123a varakları arasında yer almaktadır. Ayrıca ilk sayfaları eksik olan bir diğer nüsha da Tübingen Üniversitesi Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (a.g.e., V, 57, nr. 5503, vr. 25a-31a). Berlin’de Tübingen Üniverpın up Kütüphanesi’ndedir (Ahlwardt, V, 57, nr. 5503, vr. 31b-35b). Mu‘tasım için yazılan risâle iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm ritim kalıplarını, ritimler arası geçişleri, mûsiki-şiir münasebetlerini, ikinci bölüm ud tellerinin dört unsur sistemine tatbikini, renkler ve kokuların özellikleriyle bunların insana tesirlerini, filozofların mûsikiyle ilgili sözlerini konu almaktadır.|Bu heyecanının sebebi, Yargıtay’a aldırdığı Risale-i Nurlar hakkındaki yasaklama kararıydı. Konuşmasının hemen tamamını bu konuya ayırdı. Yapılan işin hukukla uzak yakın bir ilişkisi yoktu. Üstad Bediüzzaman, Emirdağ’da zorunlu ikamete tabi tutulduktan hemen iki yıl sonra Denizli’de berat ettiği suçlamalardan kanunsuz olarak tekrar göz altına alınmış, can çekişen tek parti zulmünün son kez kurbanı olmuştu.}

{İslam’ın Önem Verdiği Özgürlükler (|Günün Karikatürü|Kim Bu Said Nursî?}

{

  • Kulluk ve yaradılış gayesinin Cenâb-ı Hakk’ın vahdâniyetine ermekolduğunu ifade eden Gümüşhânevî, kişiyi bu gayeye götüren sebeplerin başındailmi görmektedir.
  • {

  • Bu müddet zarfında yetiştirdiği kişilerden; Mısır MüftüsüMuhammed b.
  • |}

  • On sekiz yıl boyunca, oruç tutulması haram olan günler dışında kigünleri oruç tuttular.
  • {

  • Çünkü fazilete giden yol arzuları öldürmekten geçer (a.g.e., s. 66).
  • |}{

  • İbnü’n-Nedîm’de Fîmâ nesebe’l-ḳudemâʾ külle vâḥid mine’l-mücessemâti’l-ḫams ile’l-ʿanâṣır şeklinde geçmektedir.
  • |}

  • Dördüncüsü olan ‘adalet ve ibadet’in ise, bir bakıma ‘İslâmiyet’e baktığı söylenebilir.

|

    {

  • Filozof, “Isıtılan her cisim ısıtılmadan önceki yerinden daha geniş yer kaplar ve soğuyan her cisim de önceki yerinden daha az yer kaplar” diyerek genleşme kanununu ilk defa açık biçimde ortaya koymuştur.
  • |}{

  • Ürün kondisyonları ürün açıklamalarında belirtildiği ve/veya ürün fotoğraflarında görüldüğü gibidir.
  • |}

  • Vasiyetlerinde “amelleriniz, tahsiliniz ve ahlakınızla âlim olup,insanlara seviyelerine göre hitap ediniz.
  • Filozof bu konuda, Kur’an’ın dış dünyadan ve insanın psikolojik yapısından örnekler vermek suretiyle dikkat çektiği hususlar ve kendinden önce kelâmcıların kullandığı daha çok kozmolojik deliller doğrultusunda görüşler ileri sürer.
  • Gümüşhaneli Ahmed ZiyâeddinEfendimiz, şu bizim hadislerini okuduğumuz zât, Râmûzül Ehâdîs’i tertib edenşahıs… Onun bir menkıbesi.
  • {

  • Âyetinin tefekkürüyle meşgul olan ihtiyar âlim, çok geçmeden,Haşir Risalesi ’ni yazdı.
  • |}

|

    {

  • Zabıtanın müdahalesi ile bunlara yeni otobüsler bulundu.Kabrin başında bir hâkim tarafından ‘Bu mücadele, ilerici gerici mücadelesidir’ tarzında siyasi bir konuşma yapıldı.
  • |}{

  • Ayrıca Kindî’nin beyânî veya zâhir dediği dördüncü aşamadaki akıl öteki Meşşâîler’in akıl taksiminde yer almamaktadır.
  • |}

  • Şu halde Aristo’ya göre insanın doğuştan sahip olduğu pasif akla etki eden ve daima aktif (faal) olan bir akıl olmalıdır.
  • {

  • Kindî kozmostaki düzenin bir gayesi bulunduğunu, bunun da evrenin en mükemmel şekilde işleyişini ve sürekliliğini sağlamak olduğunu savunduğundan bu delil aynı zamanda gaye ve inâyet delili olarak da adlandırılabilir.
  • |}

  • Şayet bulaşacak olsalardı, o şahıs o iftira dolu konuşmaları yaptığı sırada bulaşırlardı.
  • Onu t�m risaleler ile birlikte okumak demek, sair risaleler ile d�nyam�za gelen tefekk�r� meyveleri ve iman� hakikatleri sahiplenmemek; bilakis kendimizi o hakikatler ekseninde bir muhasebeye t�bi tutmak demektir.

}

{32 ders boyunca Kur’an-ı Kerim’i farklı yönleriyle tanımaya, onunla derin ve daha samimi bir şekilde tanışmaya, elbette meseleyi sadece bilgi boyu tunda bırakmadan o hakikatleri hayatımıza taşımaya çalışacağız. Bu iki eserin de hapishanede yazılmış olması ise, imanın insana nasıl bir açılım, aydınlık, zenginlik ve genişlik kazandırdığının; dar ve karanlık koğuşların bile bu aydınlığa ve genişliğe engel olamadığının belgesidir. Keza, ‘tahkikî iman’ üzerindeki vurgusu, dogmatik ve taassup yüklü bir tavrı kesinkes dışlamaktadır. Yine tahkikî iman üzerindeki vurgusudur ki, âfâkî tefekkür alanı olarak kâinata, enfüsî tefekkür alanı olarak insanın iç dünyasına uzanan yoğun bir dikkati beslemektedir.|Abdülkâdir-i Geylânî, İmam-ı Rabbanî, Gazalî gibi üstadlarından hangisinin yolunu seçmesi gerektiğini düşünürken, İmam-ı Rabbanî’nin Mektubat’ında bulunan ve manidar bir biçimde ‘Mirza Bediüzzaman’a’ hitap eden bir mektupla karşılaşacaktır. “Tevhid-i kıble et; yani yalnız bir üstad seç” uyarısı yüklü bu mektubun getirdiği sorgulamayla, üstadlarının da üstadı olan Kur’ân’da ‘tevhid-i kıble’ edecek; çifte gerçekliğe yer tanımayan, Kur’ânî bir tefekkür inşasına girişecektir. Dolayısıyla, gerçeğe bir vahye gerek olmaksızın yalnızca akılla ulaşılabileceği iddiasını taşıyan her düşünce tarzını içeren felsefeyi sert bir eleştiriye tâbi tutacaktır. Akıl âlettir, usta değil; binektir, yol gösterici değil. Akıl son sınırına dek kullanılmalı; ama bu ayrımın farkında olarak kullanılmalıdır.|Said Nurs�, sair risaleler i�in d��medi�i bir kayd� bu risale i�in d��m��t�r. “Bu risale, l�akal onbe� g�nde bir okunmal�d�r” demi�tir. Yoksa, Risale’yi ba�kalar� i�in, ba�ka nefisleri ilzam veya itham ad�na okununca, eski ben, aradan bunca y�l ge�se bile, eskisi gibi kal�r. Vicdan�n bu ‘yerinde sayma,’ hatta ‘gerileme’ kar�� uyar�lar� ba�lad���nda ise, nefis ve �eytan, bunun as�l sebebini gizler. Bunun, Risale-i Nur’a muhatap olurken sergiledi�imiz usul yanl��l���na dayand���n� nazardan saklay�p, ya benim adam olmazl���ma dair �mitsizlik a��lar, yahut Risale-i Nur’un deva olamad��� vehmini �fler.}

an example

{Özellikle Boer tabakat kitaplarındaki bilgilerden, eserlerinin ifade ettiği anlamlardan ve Latince’ye çevrilen Risâle fi’l-ʿaḳl isimli dört sayfa tutan eserinden hareketle Kindî felsefesini ortaya koyma gibi ilginç bir tavır sergilemiştir. Eğer adı geçen felsefe tarihçileri 1950’de yayımlanan felsefî eserlerini inceleme imkânı bulsalardı filozofun antik ve Helenistik felsefeyi İslâmî görüş açısından nasıl bir arada değerlendirip kendine özgü sentezlere ulaştığını göreceklerdi. Ayrıca onun kaleme aldığı eserlerin tarihî kronolojisini tesbit etmek mümkün olmadığından düşünce hayatında farklı evrelerin bulunduğu savunulamaz. Şu halde iddia edildiği gibi Kindî Mu‘tezilî olsaydı şimdiye kadar kelâm literatüründe özellikle Kādî Abdülcebbâr’ın Fażlü’l-iʿtizâl ve Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile’siyle İbnü’l-Murtazâ’nın Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile adlı eserinde ona yer verilmesi gerekirdi.|Kindî’de de bunu hatırlatan görüşlere rastlanmaktadır. Her var olan, olmayanı meydana getirmek üzere bir etkilenme durumundadır. Öyleyse ilk gerçek, ‘bir’den gelen birlik feyzi her duyulur nesneye ve onlara ilişkin olanlara varlık vermiştir. O kendi varlığından onlara sununca her bir varlık vücut bulmuştur.|Hayatı, eserleri, fikirleri, tarikat anlayışı, irşad hizmetleri vehalifeleriyle dünden bugüne etkin bir şahsiyet olan Gümüşhânevî, derin izlerbırakmıştır. Halen ülkemiz içinde ve dışında milyonlarca müntesibibulunmaktadır. Gümüşhânevî hazretlerinin halifelerinden biri de eski BayramiçMüftüsü Çırpılar’lı AliEfendi’dir. 1863 yılında doğmuş,Gümüşhâneli Dergâhı’nda yetişmiş, hilâfet almıştır. Köyüne dönerek orada bircami ile 24 odalı bir medrese inşa ederek tâlim-terbiye, tebliğ ve irşathizmetlerinde bulunmuştur. 1910’larda açtığı medresesindeki irşat faaliyeti1924’de medreseler kapatılıncaya kadar sürmüştür.}

{Cennet Yolları|Savaş hukuku Orta Çağ’dan beri vardır|Hadislerle Nasihatler ..}

{Ayağında devamlı ayakkabı bulunur, siyah renge hiç rağbetetmezdi. Yazları beyaz, kışları da yeşil renkli elbise giymeyi tercihederlerdi. Bir gün Gümüşhânevî hazretlerinin yanına çok sevdiği bir talebesigeldi. O esnada kalbinden; “iki oğlum var.Bunların sâlih kimseler olmasını istiyorum.|1857 senesinde yol yapımıgerekçesiyle yıktırılan cami ve tekkenin bugün sadece minaresinin tuğla enkazıile; “Gümüşhâneli Sokağı” ismi hatıra kaldı. Arsası üzerinde ise, İstanbulDefterdarlığı bulunmaktadır. “Yardımcı ve dost olarak Allah bana yeter” diyerek İstanbul’daBayezid Medresesi’nde yapayalnız kalmaya başlar. Hiç bir tanıdığı olmadığıhalde Rabbi’ne tam bir teslimiyet ve tevekkül duygusu içinde burada bir velininmanevî murakabesinde Hikmet, Ahbâr, Tasavvuf ve Fen gibi aklî-naklî ilimleritahsil eder.|Geceleri zikir ve ibadetle meşgul olurlar, gündüzleri talebeyetiştirmekle uğraşırlardı. Kaylule vakti oturdukları yerde yüzlerine havluörterek biraz kestirmek suretiyle uyku ihtiyaçlarını giderirlerdi. İkinci hacc yolculuğuna ailesiyle beraber çıkmış, Mekke veMedine’de pek çok kişi ile görüşmüştür. Bunlardan bazılarına hadis okutmuş,bazılarına da tarikat telkininde bulunmuştur. Hacc dönüşünde Mısır’a uğramış veburada üç yıldan fazla kalmıştır. Bu süre zarfında Tanta, Kahire, Nâsıriyye, Câmiu’l-Ezherve Seyyidinâ Hüseyin camilerinde Râmûz okutmuş, beş kişiye detarikat hilâfeti vermiştir.}

{Bu delil, temellendirilmesinde farklı yöntem ve terminoloji kullanılmış olsa da son tahlilde kozmolojik deliller kapsamında değerlendirilecek türdendir. “Felsefe ölümü önemsemektir” tarifinin yorumunda ise biri tabii, diğeri iradî olmak üzere iki çeşit ölümden söz eder. Ona göre önemli olan ikincisidir, yani nefsin istek ve arzularını öldürmektir.|Ve, onu �ekip alsan�z, hal� zamanla da��l�r gider, geriye bir�ey kalmaz. RAMAZAN′DA RİSALE-İ NURMukaddes kitabımızın Rabbimizden Peygamberimize (a.s.m.) Kadir Gecesinde indirilmiş olması sebebiyle, bu geceyi içinde saklayan Ramazan’a “Kur’ân ayı” diyoruz. Onun için Ramazan’da en çok Kur’ân okunur, hatimler indirilir, mukabeleler tertiplenir. Okunan her bir Kur’ân harfi için bin, Cuma geceleri binler ve Kadir Gecesinde otuz bin sevap verileceği müjdesi, mü’minleri bu yoğun okumalara teşvik eden en önemli saiklerden biri.|Zira bu âlemdeki her şey onun varlığı için birer tanık durumundadır (a.g.e., s. 67-68). Kur’an’ın da sıkça vurguladığı bu tümevarım yöntemi fizikten metafiziğe geçişte birçok düşünürün benimsediği ikna yöntemidir. Hal�larda, kilimlerde ve benzeri dokumalarda, asl�nda iki ayr� tabaka vard�r. �lki, Dokumac� olan rahmetli dedemden ‘direzi’ diye duydu�um, Risale-i Nur’da ise ‘atk� ipi’ olarak ge�en, genel kullan�mda hangi kelime ile ifade edildi�ini ise bilmedi�im as�l k�s�md�r. �nce bu as�l k�s�m tezg�ha gerilir; sonraki t�m ilmekler ona at�l�r.}

{

{Gelenek Sanat ve Medeniyet|Allah a Yöneliş|İslam Düşüncesi Üzerine}

|}

{Gerçek bir zâhid ve hak dostu olan Gümüşhanevî’nin Gümüşhane’dehayatının ilk on senesini, yani çocukluk yıllarını geçirdiği biliniyor. Bunundışında Gümüşhane’ye gelip gelmediği konusunda kaynaklarda tafsilat yoktur. Bu risale; Hakka talip ve rizaya ragıp olanlarla kendi özünü bil­mek murad edenlere ve insan doğup insan yaşamak ve insan olarak ölmek isteyenlere ve nasipleri bizden olanlara -inşallah iyi bir rehber olacaktır. Nur talebeleri anarşinin, sokak hareketlerinin karşısında olmuştur.|Onun bu yönü en azından hadis sahasında verdiği eserlerin hacmibakımından, seleflerinin çoğundan daha belirgindir. İlmi sahada eserler telif eden Gümüşhânevî, aynı zamanda irşadfaaliyetlerini yürütmüş, yeri gelince cihad katılmış, silaha sarılmıştır.Cihadın Kuranî bir emir yani farz olduğundan hareketle 93 Harbi diye bilinenOsmanlı-Rus savaşlarına iştirak ederek cephede bizzat çarpışmıştır. Gönüllüolarak gittiği bu savaşın kesintiye uğradığı bir ara Of’a gelerek tarikatneşrinde ve irşad hizmetinde bulunmuş, savaş başlar-başlamaz muharebe meydanınatekrar dönmüştür. Afyon Mahkemesi şahıslar için af kararına uyarken Risale-i Nurlar hakkında keyfi bir şekilde toplatma kararı aldı. Hukuk savaşı 1956 yılı Haziran ayında nihayet 8 yıl sonra kazanıldı. Bütün Nur Risaleleri sahiplerine iade edildi.|Kindî’ye göre her tür ahlâkın amacı verimli, huzurlu ve mutlu bir ömür sürmek, buna engel olabilecek veya mutluluğa gölge düşürecek her şeyden sakınmak, korunmak ve gerekirse o tür şeylerle mücadele etmektir. Bu düşünceden hareketle Risâle fi’l-ḥîle li-defʿi’l-aḥzân adlı bir eser kaleme almıştır. Filozof, “Üzüntü, sevilenlerin kaybından ve isteklerin gerçekleşmemesinden kaynaklanan psikolojik bir rahatsızlıktır” diye tanımını yaparken üzüntünün sebeplerini de ortaya koymaktadır. Ona göre içinde yaşanılan oluş ve bozuluş dünyasında değişmezlik ve süreklilik yoktur.}

{Halbuki günümüze ulaşan eserlerinde böyle bir durum söz konusu değildir. Dolayısıyla Kindî’nin bu dilleri çeviri yapacak düzeyde bildiği, hatta ünlü bir mütercim olduğu yolundaki görüşlere katılmak mümkün görülmemektedir. İslâm düşünce tarihinde nefsin mahiyet ve işlevlerini, arınmasının yollarını ve yöntemlerini, ölümden sonraki durumunu felsefî açıdan inceleyip temellendiren ilk filozof Kindî’dir. Onun bu konuda yazdığı beş eserden üçü günümüze ulaşmıştır. Bunlar el-Ḳavl fi’n-nefs, Kelâmün fi’n-nefs muḫtaṣarun vecîz, Risâle fî mâhiyyeti’n-nevm ve’r-rüʾyâ adlı eserlerdir. Filozof Risâle fî ḥudûdi’l-eşyâʾ ve rüsûmihâ adlı eserinde nefsin üç ayrı tanımını verir.|Zira zamanın akışı içinde her şey sürekli bir değişim halindedir. Dolayısıyla duyu bilgisi akıl bilgisi gibi sabit ve içerikli olmadığından güvenilir bir bilgi türü değildir. Bir başka ifadeyle özne-nesne ilişkisinin bir sonucu olarak elde edilen bu bilgiler duyu organına bağımlı, ferdî ve tikeldir. Bu sebeple duyu algıları hiçbir zaman varlığın mahiyet ve hakikati konusunda doğru bilgi vermez. Bunun olabilmesi için duyu bilgilerinin akıl tarafından onaylanması gerekir (Felsefî Risâleler, s. 7-8).|Sözün kısası, bu çirkin kampanya, onu anlamayanların işiydi. Israrlı davetler sonucu 1922 Kasım’ında geldiği Ankara’da herkes Yunan ordusuna karşı kazanılan zaferin sarhoşluğu içindeydi. Ama o, Yunan ordusu yenildiği halde eski Yunan’ın fikriyatının o zaferin sarhoşluğu içindeki Ankara’da kol geziyor olduğunu hissetti.}

{Genellikle üzüntünün kaynağı çıkar duygusuna ve duyu hazlarına bağımlılık olduğuna göre bunda alışkanlıkların etkisi büyüktür. Meselâ dinin günah, hukukun suç ve ahlâkın ayıp saydığı çirkin ve zararlı fiilleri işlemeyi alışkanlık haline getirenler bu durumlarından memnun ve mutludurlar. İşlemedikleri zaman üzüntü duyar ve huzursuz olurlar.|Gayet kanaatkâr yaşarlar çok zamankatıksız ekmekle yetinirlerdi. Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî hazretleri, ömründe iki defahacca gitti. Birinci yolculuğunda İskenderiye ve Mısır’a uğradı. Buradakienbiyâ ve evliyâ kabirlerini ziyaret etti.|Abdülhamid ile hususî bir yakınlıklarının bulunduğu özelistişare ve toplantılarının olduğu da bilinmektedir. Kendileri artık manevî ilimlerinde bir kutbu olmuştur. Bu risalemizin; indi-iltihiyyede indi-Resulullahta ve indi-Evliyaullahta mergup ve mahbup olmasını ve Ümmet-i Muhammede faydalar sağlamasını temenni ve ümit ederiz.}

{Sonra da bir kenarda şarkı söylemeye başladılar. Bunun üzerineGümüşhânevî hazretleri ayağa kalkıp oradan uzaklaşmak istedi. Yahûdî topluluğuonun uzaklaşmak istediğini görünce telaşlanıp; “Bu zât acaba kime incindi. Getirdiğimiz şu hastamıza bir dua ediversin.Biz kendimizce ona hürmet etmek istemiştik. Onu bu hareketimizle üzeceğimizibilmiyorduk.|Ev sahibi daha sonra oüzümlere helal olan üzümler karıştırdı ve işaretledi. Yemekten sonra ZiyâüddînGümüşhânevî hazretlerine takdim etti. Ziyâüddîn hazretleri o üzümlerden sâdecehelal olanları yedi. Sonra da; “Allahü teâlânın yardımıyla biz haram ve helâlibiliriz.|Beykoz’da kaldıkları günlerden bir gün huzuruna bir Hıristiyangeldi ve ona; “Efendim! Ne zaman sizi görsemkalbim rahat eder, huzur bulurum. Aklım bir türlü almıyor.” dedi ve sonra da o Hıristiyanhidâyet nuruna kavuşup Müslüman oldu. Hadis öğretimine önem veren, hadise dair eserler kaleme alanGümüşhânevî, tasavvuf tarihi içinde köklü bir geleneğin sürdürücülerinden biriolmuştur.}

Lämna en kommentar

Din e-postadress kommer inte publiceras. Obligatoriska fält är märkta *